Medyada kadın imajı, toplumsal normların ve kültürel dinamiklerin bir yansıması olarak şekillenmiştir. Tarih boyunca, kadınlar çoğunlukla stereotipik rollere hapsolmuş; ev kadını, kurban veya cinsel obje gibi kısıtlayıcı temsillerle karşımıza çıkmıştır. Bu imajlar, toplumun kadınlara biçtiği rollerle doğrudan bağlantılıdır. Ancak, 20. yüzyılın sonlarından itibaren toplumsal değişim ve feminist hareketlerin etkisiyle, medyada kadın imajında önemli bir dönüşüm yaşanmıştır.
Özellikle 1960'lar ve 70'lerdeki feminist hareketler, kadınların toplumdaki yerini sorgulayan ve cinsiyet eşitliği talep eden bir bilinçlenme sürecinin fitilini yakan ilk hareketlerdi. Bu dönemde medya, kadınları güçlü bireyler olarak yansıtmaya başladı. Sinema, televizyon ve reklamcılık gibi alanlarda kadın karakterler, daha bağımsız, eğitimli ve kariyer odaklı hale geldi. Ancak, medya çıkarları doğrultusunda zaman zaman güçlü kadın imajlarını tekrar objeye dönüştürerek, cinsellik üzerinden pazarlama stratejileri geliştirmiştir.
21. yüzyılda dijital medya ve sosyal medya platformlarının yükselişi, kadın imajının daha çeşitli ve dinamik bir biçimde temsil edilmesine olanak tanıdı. Kadınlar, sosyal medya aracılığıyla kendi hikayelerini anlatma fırsatı buldu. Bu durum, geleneksel medya tarafından marjinalleştirilen veya göz ardı edilen kadınların seslerinin duyulmasını sağladı. Özellikle kadınların liderlik pozisyonlarındaki temsilleri, sporda, sanatta ve iş dünyasında daha görünür hale geldi.
Ancak, hala birçok zorluk mevcuttur. Medyada yer alan kadın imajları, genellikle genç, güzel ve belirli bir fiziksel estetik anlayışına dayanmakta; bu da toplumsal normları pekiştirebilmektedir. Çeşitlilik, hâlâ istenen düzeyde sağlanamamaktadır. Özellikle farklı etnik kökenlerden, beden tiplerinden veya yaş gruplarından kadınların temsili konusunda ciddi eksiklikler gözlemlenmektedir.
Yine de günümüzde seyirciler tek tip kadın imajına tepki göstermektedir. Kadına şiddetin, cinsel tacizin romantize edildiği yapımlar seyircilerin tepkisi sonucunda değişikliğe uğramaktadır. Bu da feminist mücadelenin ve feminist bilincin medya sektöründeki kazanımlarından bir tanesi olarak nitelendirilebilir.
Sonuç olarak, medyada kadın imajı sürekli bir evrim içerisindedir. Kadınlar artık sadece birer nesne değil, hikayeleri ve deneyimleri olan bireyler olarak temsil edilmeye çalışılmaktadır. Ancak bu dönüşümün kalıcı olması ve çeşitliliğin artırılması için medya üreticilerine büyük bir sorumluluk düşmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak ve kadınların daha adil bir şekilde temsil edilmesi için çalışmalar devam etmelidir.